
Virüsün Görünmeyen Yüzü: Korku Salgını
İçinde bulunduğumuz günlerde hepimiz evlerimizde kalarak salgın ile mücadeleye katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Daha önce karşılaşmadığımız durumlara adaptasyon gösteriyor, geleceğe dair kaygılar duyuyoruz. Sağlık çalışanları virüs ile mücadele ediyor ve kendi uzmanlıkları çerçevesinde ellerinden geleni yapıyorlar. Bizler ise belirsizliğin getirdiği anksiyete, stres ve gerginlik ile mücadele ediyoruz ve CoVid-19 salgını kadar tehlikeli başka bir salgın ile karşı karşıyayız: Korku salgını.
Korona virüsünün oldukça hızlı yayıldığını biliyoruz. Fakat ondan daha hızlı yayılan ve hepimiz için tehlike arz eden başka bir salgın bu korku salgını. Sosyal medya kanallarından yayılan yanlış bilgiler, iddialar ve doğruluğu teyit edilmemiş paylaşımlar hepimizi endişelendiriyor. İçinde bulunduğumuz dönemde, geleceğin belirsizliğinden dolayı doğal olarak hissettiğimiz; korku, endişe, kaygı ve üzüntü gibi duygular, dış beslemeler ile katlanarak artıyor.
Bu bağlamda, pandeminin psikolojik etkisini anlayıp, bu zor günleri nasıl daha rahat geçirebileceğimize dair bazı önerileri sizler için derledik.
1. Kendini kötü hissetmek normaldir. Bunu kabul edin.
Kendimizi devamlı iyi hissedeceğiz diye bir kural yok. Bu beklenti zaten insan psikolojisine aykırı. İyi dönemlerimiz de olabilir, kötü dönemlerimiz de. Dışarıda bir salgın varken, kendimiz ve yakınlarımızın sağlığı için endişelenirken stresli olmamız normal. Stresli değilmiş gibi davranmak yerine bunu kabul etmek, bizi daha çok rahatlatacaktır.
2. Sosyal medya etkileşiminizi azaltın.
Mümkünse tamamiyle kesin. Haberleri yalnızca Dünya Sağlık Örgütü, Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu üyelerinin açıklamaları gibi güvenilir kaynaklardan edinin. Daha fazla tıklanma almak için sansasyonel başlık atan haber sitelerinden ve yanlış bilginin çok hızlı yayıldığı whatsapp kanallarından uzak durun.
3. Sosyal etkileşimlerinizi arttırın.
Sosyal medyayı kullanımını terk ederken hedefimiz yanlış bilgi akışının önüne geçmek. İnsanlarla kurduğumuz sosyal etkileşimleden uzaklaşmamamız, aksine bu dönemde daha da sık yapmamız gerekiyor. Sevdiklerinizi, aile bireylerinizi, uzun zamandır görüşmediğiniz arkadaşlarınızı görüntülü arayın, hal ve hatır sorun, kaygılarınızı paylaşın.
4. Kendinize verimlilik baskısı yapmayın.
İşleri uzaktan çalışarak yürütenler için başa çıkılması gereken farklı zorluklar var. Pek çoğumuz evden çalışıyoruz ve verimimiz oldukça düşük. Bunu sorun edip kendinize yüklenmeyin. Unutmayın, aslında evlerden çalışmıyoruz. Dışarıda salgın var, hepimiz endişeliyiz, dışarı çıkamadığımız için işimizi evden devam ettirmeye çalışıyoruz. Uzaktan çalışma prensipleri ile şu anda içinde olduğumuz evden çalışma koşulları arasında büyük fark var. O yüzden verimsizlik ve düşük çalışma isteği oldukça normal.